Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Eylül 2016 Cumartesi

Portekiz - 2. Bölüm: Belem

 
 
Belem, Lizbon’un şehir merkezinin 10 km batısınde yer alan; pek çok tarihi ve turistik yeri barındıran semti. Tarihte pek çok önemli gelişmeye sebep olan coğrafi keşifler de Tagus Nehri’ nin kıyısındaki bu bölgeden başlamış. Bu keşiflerden gelen paraların da etkisiyle burası tarih boyunca Lizbon’ un zengin muhiti ve elitlerinin yaşadığı bölgesi olmuş. Bu coğrafi keşiflerin anısına inşa edilmiş Keşifler Anıtı gibi pek çok eseri barındırdığı için Lizbon seyahatinin bir gününü Belem günü olarak buraya ayırdık.
 
 
 
Lizbon’ un merkezinden buraya ulaşım gayet kolay. 15E numaralı tramvay ile 15 dakikada gelebiliyorsunuz. Bilet tek yön 2,85 EUR bu nedenle 6 EUR ya günlük sınırsız bilet almak daha mantıklı olabilir. Belem’ i gezmek için de en güzel rota tramvaydan indikten sonra ilk olarak meşhur Pasteis de Belem’ e gidip efsanevi “pastel de nata”larından gerekli enerjiyi alarak Jeronimos Manastırı’ na gitmek. Bu arada hem pastel de nata hem de pasteis de nata şeklinde kullanımına denk geldik. Pastel ve pasteis kelimelerinin ikisi de İngilizce "pastry" yani pastane ürünü gibi bir anlama geliyormuş. Buradan da önce Keşifler Anıtı ve Belem Kulesi’ ne doğru devam edip; nehir kenarındaki Jardim da Praça do Império ve  Jardim da Torre de Belem parklarında yürüyüş yapmak olabilir. Aslında bu yarım günlük bir tur ama Jeronimos Manastırı ve Belem Kulesi’ nin girişlerinde her daim uzun kuyruklar olması ve bunlar dışında gezilebilecek müzeleriyle bir günü de fazlasıyla hakkediyor.

 
Lizbon yazımızda da belirttiğimiz gibi, Pasteis de Belem Portekiz’ in en ünlü pastanesi. 1837 yılından beri açık olan bu pastanede, pek çok ürün olsa da ününü elbette “pastel de nata”larına borçlu. Bu tatlının hikayesi bizi Portekiz tarihine götürüyor. Portekiz muhtemelen tarihte kolonisinin kolonisi haline gelen tek imparatorluk. Coğrafi keşiflerle Batı Afrika’ daki pek çok koloninin yanı sıra, Güney Amerika’ da da Brezilya’ nın yönetimi Portekiz’ in eline geçiyor. 1800’ li yılların başında Napolyon’ un Fransa’ sı Portekiz’ i bir kaç kez istila etme girişiminde bulununca, kral ailesiyle birlikte Brezilya’ ya yerleşiyor ve Portekiz İmparatorluğu’ nun merkezi de Brezilya Krallığı oluyor. İlerleyen dönemde Napolyon mağlup edilse de; bu galibiyete rağmen ülke İngiliz etkisi altına giriyor. Aynı dönemde Osmanlı’ nın da yaşadığı şekilde limanlar İngiliz gemilerine açılıyor ve gümrüklerle ilgili kapitülasyonlar veriliyor. Bugün ünlü Porto şaraplarının çoğunun İngiliz isimlerine sahip olmasının nedeni; İngilizlerin bu dönemde o bağları ele geçirip; burada şarap üretimi yapış olmaları zaten. Bu nedenle; artan hoşnutsuzluğun etkisi de ilk Porto’ da görülüyor ve buradan bütün ülkeye yayılarak 1820 yılında Portekiz Devrimi yapılıyor. Devrimin devamında, 1837’ de de dini kurumlar üzerine büyük sınırlamalar getiriliyor ve manastırlar kapatılıyor. İşte bu manastırlardan en büyüğü olan Jeronimos Manastırı’ nın bitişiğindeki dükkanda ; manastırın giderlerini sağlayabilmek için ilk pastel de nata satılıyor. Pasteis de Belem, bugün de hala manastırdan gelen orijinal ve gizli tarife bağlı kalarak üretim yaptıklarını söylüyor. Hatta formül sadece master şefte bulunuyormuş.

Pasteis de Belem

Pasteis de Belem' in önünde her daim sıra mevcut

Pasteis de Belem

Pastel de natalar seri üretimde

 
500 kişilik kapasitesi olsa da sıra beklemeden oturmak çok mümkün değil. Eğer paket olarak alıp, dışarıdaki parkta yemek isterseniz çok daha az sıra bekleyerek de alabiliyorsunuz. Her ne kadar biz Lizbon’ daki Confeitaria Nacional’ da yediğimiz de natayı daha çok sevmiş olsak da; burası da çok başarılı tabi. Yalnız tavsiye üzerine aldığımız  “tijelada” yı pek sevmedik. Tijelada; görünüş olarak pastel de natayı andırıyor ama daha az tatlı. Fakat çok yoğun yumurta içeriğinden dolayı bizim damak zevkimize pek uymadı.

Tijelada

Tijelada
 
 
Tatlı bahsini de başka yerde pek kolay bulamayacağınız; turistlerin es geçtiği bir gizli hazineyle noktalayalım. Pasteis de Belem’ in karşı sırasında bulunan Pastelaria Nau de Belem; 80 yıllık geçmişine ragmen dışarıdan çok da iddialı görünmüyor. Diğer tarafta yarım saat sıra beklerken; burada ise boş masalar müşteri bekliyor. Gerçi sahibi bu durumdan pek rahatsız görünmüyordu zira yereller genelde buradan alış veriş yapıyormuş. Burada da pastel de nata baş köşede ama ona eşlik eden “pasteis de cerveja (beer cake)” efsaneydi. Orada genelde biranın yanında yeniyor ama burada olsa çayın yanında her gün yenir;  bizi de obezite batağına sürüklerdi. J

Pastelaria Nau de Belem

Pasteis de cerveja (beer cake)
 
 
Yapımı 70 yıl süren ve yapımı esnasında da her yıl 70 kg altına mal olan Jeronimos Manastırı Vatikan’ da gördüklerimden sonra beni en çok etkileyen dini yapı oldu. Yapımına 1501 yılında; Vasco do Gama’ nın Hindistan’ a yaptığı ilk seferden dönüşünün anısına başlanmış ve yüksek maliyeti de “pepper penny” dedikleri, Hindistan’ dan  getirilen baharattan elde edilen gelirlerle karşılanmış. Dış mimarisindeki palmiye ve baharat ağacı motifleri de Afrika ve Hindistan’ a yapılan seferlerie atıfta bulunmak için yapılmış. Belki girmek için çok sıra bekliyorsunuz ama insan hem dışına; hem içine, hem de bahçesine hayran kalıyor. Portekiz’ in pek çok kral ve kraliçesinin yanında; Vasco de Gama ve Portekiz milli kahramanı ve halk şairi Camoes’ un mezarları da manastırın girişinde yer alıyor. Son olarak manastırın yanına sonradan eklenen Santa Maria Kilisesi ’ ne giriş ücretsiz ve orası da gerçekten çok güzel; gelmişken burayı gezmeyi de atlamamanızı tavsiye ederim.

Jeronimos Manastırı


Jeronimos Manastırı

Jeronimos Manastırı

Jeronimos Manastırı

Jeronimos Manastırı

Jeronimos Manastırı

 
Keşifler Anıtı (Padrão dos Descobrimentos), Portekiz’ de ilk denizcilik okulunu kuran Denizci Henry’ nin ölümünün 500. yıldönümü sebebiyle kendisinin ve diğer Portekizli kaşiflerin anısına henüz 1960’ da açılmış olmasına ragmen şehrin ve ülkenin sembolleri arasına girmiş. 60 metre yüksekliğindeki eserin üzerinde Portekizli ünlü denizcilerin heykelleri bulunuyor. Anıtın önündeki meydana ise büyük bir coğrafi keşifler haritası resmedilmiş.

Keşifler Anıtı
 
 
Kaşifler Anıtı’ ndan nehir kenarından bir 15 dakikalık yürüyüş sonunda Belem Kulesi’ ne varıyoruz. Burası, Kız Kulesi gibi suyun içinde kalıyor fakat kıyıya İstanbul’ daki benzerine göre çok daha yakın. Zamanında savunma amaçlı inşa edilen bu yapının kıyıya bu kadar yakın olması ilk başta şaşırtsa da; ilk inşa edildiği tarihte nehrin ortasında olduğunu ama yıllar için nehrin yatağı değiştirilince kulenin de kıyıya bu kadar yaklaştığını öğrendik. 600 yıllık tarihi boyunca deniz feneri, hapishane, gümrük kontrol noktası olarak da kullanılmış. Buraya giriş için de şiddetli rüzgara mağruz kalarak uzun bir sıra bekledik. Açıkçası zaten küçük olan bu yapının için de pek görülecek bir şey yok ama oraya kadar gitmişken yine de sıra bekleyip içeri girmekten zarar gelmez. J

i
Belem Kulesi ve maketi

Belem Kulesi' nde de sıradan kaçamadık

Savunma amacına ithafen toplar hale yerlerinde

Profesyonel makinayı taşımak zor gelse de fotoğraf çekimine devam :)
 
 
Belem’ deki son durağımız Museu Coleção Berardo oldu. Girişin ücretsiz olduğu bu modern sanat müzesi beklentilerimizi aştı. Açıkçası daha mütevazı bir koleksiyon görmeyi beklerken karşımıza Andy Warhol’ un eserleri çıktı. Bahçesinde de güzel bir pazar kuruluydu.
 
Museu Berardo
 
Ten Foot Flowers - Andy Warhol
 
Judy Garland - Andy Warhol
 
Ortopedik mi bilmem ama çok rahat değil gibi...
 
Müzenin önündeki pazarda da enteresan şeyler bulmak mümkün


Tee 2015' den beri hizmetinizde..

 
Belem’ de gezilecek yerler bunlarla sınırlı değil. Vaktiniz artarsa bizim gezemediğimiz Deniz Müzesi, Belem Botanik Bahçesi, Araba Müzesi (Museu Nacional dos Coches) ve Cumhurbaşkanlığı Konutu gibi alternatifler de mevcut.
 
Portekiz yazı dizimize 3. bölümde masalsı Sintra ile devam edeceğiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder