Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Mart 2014 Pazar

Londra - Mart 2014 - 2

The Breakfast Club


Kahvaltı kişisel olarak en sevdiğim öğün (bal-kaymak ikilisine tutkumdan olabilir:)). Türk kültüründe kahveye olan tutkuyu yansıtan, kahve öncesi altlık olarak adlandırılan bir öğün. Tweeter' da (yasaklanmadan önceki eski günlerde malum yazıyı Pyongyang!' dan yazıyorum) yalnızca Türkçe' de kahvaltı kelimesinin kahveye refere ettiğini diğer hiç bir dilde böyle bir durum olmadığını okumuştum. O zaman  İngilizcesinin etimolojik olarak nereden geldiğini merak edip, sondaki fast kelimesinden de giderek; bunu hızlı yenen baştan savma bir öğün olarak gördüklerini düşünüp kınamıştım. Ama tabi kısa bir araştırmayla bu "fast" in hızlı değil oruç/açlık anlamında olduğunu; yani gece boyunca aç kalınması sonrası yenilen gün ilk öğünü olmasından kaynaklandığını öğrenince utanıp İngiliz Kraliyet Dil Kurumu' na kısa bir özün metni geçtim.  Neyse geyiği daha da uzatmayıp,
konumuza dönelim. :)

Kahvaltı konusunda yukarıda bahsettiğim hassasiyetimden kaynaklı Londra yolculuğuna çıkmadan şehrin en iyi kahvaltıcılarını araştırmaya başladım. Malum İngilizler kahvaltıda bizim gibi zeytin, peynir,tereyağı, bal vs. değil bizim öğlen veya akşam yemeğinde tercih edebileceğimiz "İngiliz kahvaltısı (full breakfast)" yiyorlar. Eski İngiliz kolonileri ve US' de yöresel farklarla ortaya çıkabilse de genel olarak bacon, sosis ve yumurtadan oluşan sıklıkla patates, fasulye ve yulaf ununun eşlik ettiği bir öğün.

Araştırmalarım sonunda The Breakfast Club' da karar kıldım. İsmini John Hughes'un yazıp yönettiği 80lerden bir gençlik filminden alan, Londra'da 5 şubesi olan (6.sı yakında açılıyor) bir zincir. Zincirin en eski şubesi Soho' da olsa da biz tavsiye üzerine en küçük şube olan Angel' a yöneldik. Angel metro istasyonundan 5dk yürüyerek vardık. 31 Camden Passage adresinde ki bu sokakta antikacılar, enteresan hediyelik eşyalar da bakabilirsiniz.


 
 
 
Kapının önünde pazartesi sabahı olmasına rağmen Edirne' deki Aydın Ciğercisi tadında bir sıra olmasından mekanın popülerliğini teyit ettik. Zaten pazar sabahları ortalama 1 saat sıra beklendiğini duyduğumuz için bir gün sonraya bırakmıştık. İçerisi küçük, bir kaç masalı bir yer ; şansımıza 10 dk kadar bekledikten sonra tam da cam kenarında bir masa bulabildik. Yumurta menüsünden "Huevos Rancheros" ve pancake menüsünden "Veggie All American" tercih ettik; tabi domuz yemememiz bu vejetaryan tercihimizde etkili oldu. :)
 
 
 
Porsiyonlar fazlasıyla doyurucu biz öğle yemeğini pas geçtik kahvaltıdan sonra. Bu arada her ne kadar kahvaltı kulübü olsa da öğle ve akşam yemeği de servis ediliyor. Ayrıca bira, şarap ve kendi kokteylleri de bulunuyor. Diğer öğünleri denemediğimiz için yorum yapamayacağım ama burgerlerinin lezzetli olduğu söyleniyor.
 
 
 
Menünün detayları, diğer şubelerin adresleri gibi bilgilere ulaşabileceğiniz eğlenceli bir web siteleri de var ama rezervasyon almıyorlar.
 
 
 
 
Bu da kendi blogları:
 
 
Çok yakında serinin 3. yazısı da geliyor. ;)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder