Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Ocak 2017 Çarşamba

Küba 2016 - Havana

Havana

Yine bir süre ara verdikten sonra Aralık ayında yaptığımız 2 haftalık uzun bir geziyle yazılarımıza geri dönüyoruz. Yakın zamanda THY'nin de Küba' ya direkt uçuşlara başlamasıyla artacak Küba gezileri öncesi yardımcı olur diye umuyorum zira her ülkeye ön araştırma yapmadan gitseniz bile; buraya gitmeden evvel en azından restoran araştırmadan gitmemekte fayda var. Rastgele bir yer bulup yemek yemek çok mümkün değil ki; bunu resimlerle açıklayacağım :). Gezi süresini Küba ile A.B.D. (Florida) arasında paylaştırdık ama Florida yazıları da Küba sonrası geliyor ;).

Havana

Küba itiraf etmek gerekirse ağzımızda biraz hayal kırıklığı tadı bıraktı. Tam olarak ne hayal ediyordum onu da kelimelere dökmek güç ama özellikle Havana, en alt düzeyde beklentilerimizin dahi altında kaldı. Trinidad ve Vinales'i sevdik ama muhtemelen herhangi başka Karayipler ülkesine gitsek de benzer yerler görebilirdik. Havana ile ilgili temel sıkıntı, açıkçası pis olması. Tabi bizde Havana'nın kötü bir intiba bırakmasında şehrin konakladığımız bölgesi de etkili oldu.

Havana

Havana, 2 milyonun üzerindeki nüfusuyla Karayipler'in en büyük şehri ve tarihi dolayısıyla da turistik bölge olan La Habana Vieja (Eski Havana), şehrin daha yeni ve iş merkezlerini barındıran bölgesi Vedado ve Eski Havana' ya bitişik olsa da restorasyonlardan payını almamış fakir bölgesi Centro Habana olmak üzere üç bölgeden oluşuyor. Önceki cümlede dikkatinizi çekmiştir; biz her ne kadar Havana desek de Küba'da şehrin yazılışı La Habana ama okunuşu yine "Havana" şeklinde. Küba ile ilgili bir önemli sıkıntı da otellerin çok pahalı olması; bu nedenle turistlerin genelde "casa" denilen pansiyonlarda kalmak zorunda kalması. Pahalı deyince şöyle anlatayım şehirde bir kaç tane otel var ve çoğunluğu 5 yıldızlı; bu otellerde gecelik oda fiyatı 400 Euro civarından başlıyor; zaten Küba genel olarak turist için epey pahalı bir ülke; şöyle ki Amerika' nın en pahalı bölgelerinden olan Miami Beach' de fiyatlar burayla hemen hemen aynıydı. Bu kadar fakir bir ülke nasıl bu kadar pahalı olabiliyor derseniz; bunu turist ve yerli halk için iki ayrı para birimi ihraç ederek çözmüşler. Turistlerin kullandığı CUC, yerli halkın kullandığı 25 CUP' a eşit. İki tarafın birbirlerinin para birimini kullanması da kesinlikle yasak (Turistik işletmelerin CUC kullanması gibi istisnalar hariç). 1 CUC yaklaşık olarak 1 Euro' ya eşit; ama dolar için ilave komisyon alıyorlar bu nedenle yanınızda Euro götürmenizi tavsiye ederim. Her ne kadar Airbnb Küba' da da hizmet vermeye başladıysa ve Casa Particular (www.casaparticular.com) adlı Booking benzeri bir internet sitesi olsa da ülkede internete erişim çok kısıtlı olduğu için buralardan konaklama ayarlamak pek kolay değil. Biz de bu nedenle kardeşimin arkadaşlarıyla bizden 3 ay önce konakladığı casayı tercih ettik. Kolonyal dönemden kalma, bizde Güneydoğu' daki konakları andıran casa Küba standartlarında fena olmasa da konum olarak az evvel bahsettiğim şehrin fakir Centro Habana bölgesinde kalması geziden aldığımız keyfi azalttı. Zira sokaklar bizim Fener, eski Sulukule standartlarının altında; genel olarak kötü bir koku var Eski Havana' ya girene kadar. Her köşe başında gün boyu dikilen adamlar ilk başta endişe uyandırsa da şehir epey güvenli; turiste saldırı ya da hırsızlık yok denecek kadar az. Sözün kısası konaklama için Eski Havana ya da Vedado bölgelerini seçmekte fayda var :).

Casa David y Lidia

Küba uzun yıllar İspanyol hakimiyeti altında kaldığı için mimaride bu ülkenin etkileri fazlasıyla hissediliyor. Turistik açıdan gelişmesi ise Amerika' daki alkol yasağı döneminde (1919-1933) oluyor; bir nevi Kıbrıs gibi düşünebiliriz. Devrim sonrası, Amerikan ambargosu başladıktan sonra ise dünyadaki nadide konumu ile A.B.D. dışındaki ülkelerden turist çekmeye devam ediyor. Fidel Castro' nun ölümü sonrası hızlıca bozulmadan endişelenilse de edindiğimiz intibaya göre bu süreç çok hızlı olmayacak gibi duruyor; bu değişimin bozulma olarak adlandırılmasının doğru olup olmayacağı ise ayrı bir tartışma konusu zira mevcut durumda ülkede sabun bulmak dahi epey zor. Neyse, bu kadar genel bilgiden ve karalamadan! sonra şehri tanımaya geçelim :).

Plaze de la Catedral, belli olduğu üzere Katedral Meydanı demek ve katedralin adı da La Catedral de la Virgen Maria de la Concepcion Inmaculada de La Habana ya da kısaca Havana Katedrali :). Burası şehrin en turistik meydanlarından biri. Katedralin inşası ise 1748' de başlamış; 1777' ye kadar sürmüş. Çoğunluğu Roma ve diğer Avrupa şehirlerinden resimlerin kopyası olan süslemeler barındıran yapı, barok stilde inşa edilmiş. Portekiz ve İspanya' da gördüğümüz kiliseleri andırdı bize ki çok şaşırtıcı değil.

Plaza de la Catedral

Plaza de la Catedral

Havana Katedrali

Havana Katedrali

Havana Katedrali

Buradan Empedrado Caddesi yönünden biraz ilerleyince karşımıza mojitonun doğduğu yer olan La Bodeguita del Medio çıkıyor. Burası Salvador Allende ve Pablo Neruda' nın takıldığı yer olmasıyla da ünlü olunca içerisi indirimin ilk günündeki bir Zara mağazasını andırıyor :). Her ne kadar mojitonun doğduğu yer olsa da muhtemelen gelişip serpildiği yer olmamış; zira Küba' da bundan çok daha iyi mojitolar içtik ama Havana' ya kadar gitmişken buraya uğramayın diyemem.

La Bodeguita del Medio

La Bodeguita del Medio

La Bodeguita del Medio

La Bodeguita del Medio

Plaza de Armas, Eski Havana' nın ünlü caddesi Calle Obispo' nun üzerinde yer alıyor, El Templete adlı eski tapınak da bu meydanda. Plaza de Armas' dan Parque Central' e kadar uzanan bu cadde şehrin en kalabalık lokasyonunu oluşturuyor; kalabalığa rağmen yürümesi keyifli bir cadde. Her ne kadar cadde diye geçiyorsa da sokak olarak değerlendirmek daha gerçekçi olur buradaki caddeleri.


Plaza de Armas

Plaza de Armas

Plaza de Armas

Bu yolun sonu ise El Floridata' ya çıkıyor; yani Hemingway' in müdavimi olduğu "daiquiri"nin ilk yapıldığı efsanevi bar. Burası, La Bodeguita'dan farklı olarak icat ettiği içkiyi hala çok iyi yapıyor; dekorasyon olarak da iddialı, sevimli bir mekan. Canlı müzik de var ama bu durum Küba' da ayırt edici bir özellik değil zira; her yemek yenilip de canlı müzik sunmayan yerleri saymak çok daha kolay olur.

El Floridata

El Floridata

Lime Daiquiri
 

Çilekli Daiquiri

El Floridata - The cradle of the daiquiri
 

Castillo de la Real Fuerza adlı kale Plaza de Armas' ın hemen yanında yer alıyor. 1558 yılında inşa edilen kalenin içine girmedik; girenlerden duyduğumuz kadarıyla pek de kayıp yaşamamışız. Yine de girmek isteyenler için giriş 3 CUC. Havana Kent Müzesi de hemen kalenin karşısında yer alıyor.

Castillo de la Real Fuerza

Plaza Vieja da diğer meydanlar gibi küçük ve gösterişten uzak olsa da bizim en sevdiğimiz meydan oldu. Camara Oscura da bu meydanın en yüksek binası olan Edificio Gómez Vila' nın terasında yer alıyor. Teras zaten Havana' yı tepeden görmek ve panaromik fotoğraflar çekmek için şehrin en ideal noktalarından ama Eski Havana' nın gerçek zamanlı ve panoramik görüntülerini izlediğimiz Camara Oscura da bizi epey etkiledi. Gerçek zamanlı görüntüler olduğu için bulutsuz ve güneşli havada en iyi görüntü kalitesi yakalanıyor ki şansımıza tam öyle bir günde gittik. Adam başı 2 CUC olan giriş fiyatı; happy hourda içtiğimiz pina colada ile beraber bütün seyahatte en verimli harcadığımız para olabilir :).


Plaza Vieja

Camara Oscura' nın terasından Havana manzarası

Havana' da kısıtlı vaktimizden ötürü tek müze hakkımızı Devrim Müzesi yani Museo de la Revolucion'a ayırdık. Burası 1959 Küba Devrimi ve Fidel ve Che başta olmak üzere devrimcilerle ilgili bilgiler, belgeler, eşyalar ve araçlarla; yakın tarihe adanmış bir müze olmasına rağmen tatmin edici. Devrimcileri Meksika' dan taşıyan meşhur "Granma" adlı yatı da görmek mümkün. Küba' ya gitmeden ülke ve devrim ile ilgili bir şeyler okumak; ya da hiç değilse bir kaç film seyretmek hem bu müzeden hem de genel olarak geziden alınacak keyfi arttıracaktır.

Museo de la Revolucion

Museo de la Revolucion

Museo de la Revolucion

Bu kurşun delikleri 1957'de Küba Öğrenci Federasyonu' nun Batista' ya suikast girişiminde açılmış.

Museo de la Revolucion

Granma

Museo de la Revolucion

Küba ordusunun vurduğu Amerikan uçağının kuyruk bölümü

Museo de la Revolucion

Malecon; Eski Havana' dan başlayıp, 8 km boyunca devam eden şehrin sahil şeridi. Özellikle akşam üstleri burada gençler toplanıp şarkı söyleyip, dans ediyorlar. Keyifli bir bölge ama bizim için daha önemli özelliği cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk' ün büstünün yer alması. Küba' nın ulusal kahramanı Jose Marti' nin (Sanılanın aksine Kübalıların en büyük kahramanı Fidel Castro değil.) heykelinin Çankaya' ya dikilmesinin ardından Küba da karşılığında jest olarak 2008' de Atatürk büstünü Malecon üzerindeki parka dikmiş. Tabi sadece karşılıklılık esasına dayanan bir durum değil, Fidel pek çok kez esinlendiği ve etkilendiği kişiler arasında Atatürk' ü saymış.

Malecon kıyısı

Atamızın büstü

Havana' nın en meşhur oteli Hotel Nacional Malecon' un üzerinde yer alıyor ama Eski Havana' ya yürümek için uzak; taksi ile gitmek daha makul. Bu arada taksi deyince, gerçekten de fotoğraflarda gördüğümüz gibi eski Amerikan arabalarını her yerde görmek mümkün ve çoğunluğu da taksi olarak hizmet veriyor. Fotoğraf için güzel olsa da uzun yol için pek keyifli olduğunu söyleyemeyeceğim zira çoğunun egzoz emisyonu muhtemelen olması gerekenin 10 katı civarında; içeride otururken bile dumandan etkileniyorsunuz. Taksimetre de bulunmuyor bu nedenle binmeden pazarlık etmekte fayda var. Otele dönersek burası Baba 2 filminde Michael Corleone' nin mafya üyeleri ve Küba yönetimi ile buluştuğu otel. 1930' da açılan otel 1959' daki devrime kadar genelde Amerikalı turistleri ağırlamış zaten. Devrim sonrası turizm imkanı pek kalmayınca; daha çok devlet konukevi olarak kullanılmış ama SSCB' nin yıkılmasıyla Küba' nın döviz rezervlerine ihtiyacı şiddetle artınca Fidel Castro ülkeyi de oteli de turizme açmak zorunda kalmış. Otel hala oldukça heybetli ve etkileyici ama muhtemelen başka bir ülkede olsa renovasyona ihtiyacı olduğunu söylerdik. Konaklamak için fiyatlar epey uçuk ama şimdiye kadar ağırladığı konuk listesi inanılmaz.


Hotel Nacional

Hotel Nacional

Hotel Nacional

Hotel Nacional


Küba' da bizi en çok şaşırtan yapı El Capitolio oldu çünkü bu yapı Amerika' daki Beyaz Saray' ın kopyası. Yıllarca Amerika ile büyük düşmanlık yaşayan bir ülkede bu yapıyı görünce şaşırmamak mümkün değil ama tabi bina Küba' nın Amerikan etkisinde olduğu 1920 lerde inşa edilmiş. Devrime kadar başkanlık sarayı olarak kullanıldıktan sonra 1959' da Küba Bilim Akademesi' nin kullanımına tahsis edilmiş. Şu an restorasyon geçirdiği için maalesef içine giremedik.

El Capitolio

El Capitolio

Yeme içmeye öncelikle ibret tablosu ile başlayalım. Büyük bir hata yapıp çevrimdışı harita yüklemeden Küba' ya geldiğimiz için ilk gün listemizdeki restoranları bulma konusunda sorun yaşayıp; listemizde olmayan ama turistik bir yer olduğu belli olan Cafe Paris' e girdik. Diğer masaların daha çok canlı müziği dinleyip, bir şeyler içmek için geldiğini görünce biz de risksiz bir tercih olarak pizzayı seçtik. Sonuçta pizza ne kadar kötü olabilir...

Pizzaymış! Allah günah yazmasın

Evet yukarıda gördüğünüz resimdeki kadar kötü olabilir. Bu arada napoliten pizzanın domuzlu gelmesi de cabası oldu; tabi domuz olmasa da yiyebileceğimiz yoktu. Margarita pizzadan açlıktan ölmemizi engelleyecek kadar kemirip; bir daha da bilmediğimiz yere oturmaya tövbe ederek yolumuzu devam ettik.

Cafe Paris

Sadece müzik dinleyeceksen çok da kötü değil aslında

Yukarıdaki hayal kırıklığından sonra tam zıttı olan bir yere geçelim. Bloglarda ve rehberlerde karşımıza çıkmayan ama kardeşimin arkadaşlarıyla tesadüfen keşfettiği Esto no es un Cafe resmen hayat kurtardı. Buraya iki kez geldik, ikisinde de ne yiyip içtiysek bayıldık. Plaza de la Catedral'e bağlanan Callejon del Chorro çıkmazında yer alan mekan, etrafındaki diğer restoranlardan meydanda hanutçu tutmaması ile de ayrılıyor. Bu küçük sokak bize Alaçatı' yı anımsattı; hem gündüz hem de akşam gitme şansımız oldu ikisinde de çok sevdik gerek sokağı; gerekse de mekanı. Yemeklerin pek çoğunu tatma şansımız oldu ama en iyisi "Tercer Munde de Lam" adlı tiftiklenmiş koyun etinden yapılmış olandı. Azul Klein da yine kuzudan rokforla yapılan başarılı bir yemek. Balığın hangi balık olduğunu anlayamasak da lezzetliydi ve içi kurutulmadan ızgaralanmıştı. Başlangıç olarak söylediğimiz karides, dört ayrı tabakta, dört ayrı aroma ile yapılmıştı; sarımsaklı olan efsaneviydi, hayatımda daha iyisini yemedim. Sadece yemekler değil kokteyller de çok başarılı ama en iyisi pina colada. Hele happy hourda gelirseniz bu nefis kokteyller sadece 2 CUC (Normalde 4 CUC). Yine Küba' da içtiğimiz cortadoyu (kahve) burada içtik. Fiyatlar da Havana ortalamalarında; adam başı 15-17 CUC civarında bir hesap geliyor.

Hayatımda yediğim en iyi karidesler

Esto no es un Cafe

Tercer Mundo de Lam & El Pez de Christo (Christo' s Fish)

Cortado

Frozen mojito

Esto no es un Cafe

Esto no es un Cafe

Hep bir tatlışlıklar :)


No stalker at the corner (Hanutçuya ihtiyacımız yok :))

The pina colada

Azul Klein

Plaza de San Francisco’ da yer alan Cafe del Oriente Havana’ nın en şık restoranı; bu nedenle gezinin sonlarında gelmekte fayda var. Ambiyansı, servisi ve müziği Küba’ dan ziyade New York’ da üst sınıf bir mekanı çağrıştırıyor. Yemeklere geçince , buranın olayı ızgara ıstakoz. Her gün yediğimiz bir yemek olmadığı için karşılaştırma yapacağımız örneklem düşük ama çok lezzetliydi. Keza balık ve makarna da standardın üzerindeydi. Yemeklerin yanında bira tercih ettik. Bu arada bira konusuna yazı boyunca değinmediğimizi farkettim. Küba’ da yaygın olarak bulunan iki bira var; Crystal ve Bucanero. Crystal daha çok tüketilse de bizim Efes tarzı zayıf bir bira ama Bucanero gerçekten çok başarılı. İyi biraların çoğunun aksine sıcak iklime de uygun. Bu biranın maltı Belçika’ dan geliyormuş; fabrikanın makineleri de Almanya’ dan gelmiş; tür olarak pale lager. Restorana dönersek; Havana ortalamasına göre daha pahalı bir yer ama aşırı pahalı da değil. Istakozlar 26-30 CUC arası; 4 kişi verdiğimiz toplam hesap 103 CUC oldu ki zaten Havana’ da diğer restoranlardan da 60 CUC’ un altında çıkamadık.


Cafe del Oriente



Cafe del Oriente

Izgara ıstakoz kuyruğu


Cafe del Oriente


Cafe del Oriente

Şu an bile ağzım sulanıyor :)


Cafe del Oriente

Cafe del Oriente

Cafe del Oriente

Cafe del Oriente

O’Reilly 304, Küba’ da en sevdiğimiz bar oldu. Bir ara sokak üzerindeki binanın terasında yer alan çok sevimli bir mahalle barı. Kokteyllerin hem lezzeti hem de sunumu çok iyi. Zaten müşteri kitlesi de Havana’ dan ziyade Bebek’ i çağrıştırıyor; Lucca’ nın yanında görseniz şaşırmayacağınız bir mekan J. Kokteyller ortalama 4-5 CUC civarı. Bu arada biz bar dedik ama daha çok pub da diyebiliriz zira biz yemeklerini tatmamış olsak da özellikle daha erken saaatlerde yemek için gelenler çoğunlukta.

O’Reilly 304

O’Reilly 304

O’Reilly 304

Sonraki yazıda aradığımız Küba'yı bulduğumuz Trinidad ve doğa harikası Vinales Vadisi ile devam edeceğiz; beklemede kalın. :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder