|
Casa de la Musica önündeki merdivenlere talep hayli çok :) |
|
Case de la Musica (Gündüz kapalı tabi) |
|
Casa de la Musica |
|
Casa de la Musica |
Casa de la Musica’ ya gitmememize neden olan mekan; pek
benzeri bulunmayan mağara diskosu Ayala oldu. Gece 11 de açılan mekana ulaşmak
için Plaza Mayor’ dan yukarı doğru yürüyorsunuz. Bu dar sokaklarda oturan halk
bunu fırsata çevirip; evlerinin pencerelerinden mojito ve bilimum kokteyl satışı
yapıyor. Bu arada biz açılış saatinde gittiğimizde hali hazırda sırada 150-200
kişi olduğunu gördük. İçeriye de çok yavaş aldıkları için 45 dakika kadar sıra
bekleyip, vazgeçip döndük. Başarısız bir gece olduğunu kabullenmek lazım
listemizdeki iki yere de giremediğimize göre J.
Bu arada gidenler ile konuştuk gerçekten güzel bir mekanmış; 10 buçuk gibi
sıraya girip; bir denemekte fayda var Trinidad’ a gidecekler için.
|
Bizi yıldıran sıra... |
|
Disco Ayala (İçeri giremediğimiz için fotoğraf alıntı) |
Chancancara (kançançara) çok kolay yapılan ama çok lezzetli;
alkolü çok az olmamasına rağmen daha çok şerbeti andıran bir kokteyl. İşte bu
kokteylin ana vatanı da Trinidad ve çıktığı mekanın adı da şaşırtıcı olmayacak
şekilde La Chancancara. Epey turistik bir mekan olsa da kokteyli hala en iyi
burası yapıyor; o yüzden turist tuzağı deyip gitmemezlik yapmayın.
|
La Chancancara |
|
La Chancancara |
|
Chancancara |
Trinidad’ da iki tane de çok iyi restoran tavsiyemiz olacak,
fiyatlar da Havana’ nın altında. Zaten burada fiyatlar genel olarak Havana’ ya
göre %20-25 daha aşağıda, bu nedenle hediyelik alışverişini de buradan yapmak
en iyisi.
|
Che şapkası almadan dönmeyeceksiniz herhalde... |
Bu restoranların ilki olan Taberna La Botija Plaza Mayor’
dan bir üst blokta yer alıyor. Orta çağ konsepti ile dekore edilen
mekan gerçekten güzel. Pizza, et , tavuk, balık ne yediysek çok beğendik.
Muhtemelen herkes beğenmiş zira 1 saate yakın sıra bekledik akşam yemeği için
gittiğimizde. Öğle servisinde sıra yoktu ama sıra da olsa beklemeye
kesinlikle değer, Küba’ da karnınızın da gözünüzün de doyacağı ender yerlerden.
|
Taberna La Botija |
|
Taberna La Botija |
|
Taberna La Botija |
|
Taberna La Botija |
|
Taberna La Botija |
|
Kahvenin yanında kıtlama olarak şeker kamışı |
İkincisi ise Restaurante San Jose. Burası daha şık bir
mekan; konum olarak Plaza Mayor tarafında değil; Calle Gutierrez üzerinde yer
alıyor. La Botija’ ya göre daha şık, fine dininge daha yakın bir yer. Açıkçası
buraya gelmeden önce, akşam üstü La Botija’ da biraz fazla yediğimiz için pek
aç değildik. Biraz aperatiflerle ve tatlıyla geçiştirdik ama yediklerimizden de
kokteyllerinden de memnun kaldık. Fiyat olarak La Botija’ dan biraz daha pahalı
olsa da makul fiyatlı bir yer.
|
Restaurante San Jose |
|
Restaurante San Jose |
|
Restaurante San Jose |
|
Restaurante San Jose |
Vinales, Havana'ya yaklaşık 2,5 saat mesafede ve Küba' nın kuzeybatısında yer alan Pınar del Rio eyaletinde yer alan çok küçük bir şehir. Turistik açıdan önemini aynı adı taşıyan vadisi sayesinde kazanıyor zira buradaki tütün tarlaları ve bozulmamış doğa, ülkemizin Karadeniz Bölgesi benzeri bir atmosfer oluşturuyor. Buraya otobüs veya taksi ile gelmek de mümkün olsa da bu sefer günübirlik tur ile gelmeyi tercih ettik. Hotel Nacional' den kişi başı 67 CUC verdiğimiz tur; Küba standartlarında lüks otobüslerle yolculuk, öğle yemeği ve milli parka giriş ücretini kapsıyordu. Muhtemelen kendimiz taksi ile gezsek bundan biraz daha az masraflı olurdu ama vadi alanında gezilecek yerleri bulmak ya da taksicilerle dil problemini çözmeye uğraşmaktansa adam başı 10 ar CUC daha fazla vermeyi tercih ettik. Öğle yemeği için gittiğimiz yer süper değildi ama o şartlarda kendimiz de gitsek muhtemelen daha iyisini bulamazdık.
|
Vinales |
Turda ilk durağımız Guayabita del Pinar Likör Fabrikası oluyor. Burada roma da, viskiye de tam benzemeyen yüksek alkollü, yöreye özgü bir içki üretiliyor. Guayabita, "küçük guava" anlamına gelen bir tür meyve ve dünyada sadece bu bölgede yetişiyor; likör de bu meyveden üretiliyor. Meyveyi de, likörü de tatma şansımız oldu ama ikisini de sevdiğimizi söylemek zor :). Bu arada fabrika dendiğine bakmayın, küçük bir atölye burası. Yan tarafında da içki ve puro da alabileceğiniz bir marketi bulunuyor. Markette ürün çeşidi, Küba için şaşırtıcı derecede çok, Pringles'ın bile bir kaç çeşidi vardı :). Burası tur güzergahında olduğu için geldik ve yerel bir içkiyi tatmış olduk ama kendiniz gelecekseniz gelmeye değmeyebilir.
|
Guayabita del Pinar Likör Fabrikası |
|
Guayabita del Pinar Likör Fabrikası |
Buradan, Vinales Vadisi'ni tepeden görebileceğimiz bir yere geliyoruz. Tepenin bir adı vardır illa ama ya bize söylenmedi ya da ben anlayamadım ama bütün tur otobüsleri burada duruyordu. Gerçekten çok etkileyici bir manzara. Burada küçük cins atlar da bulunuyor. Vadiyi bu atlar baştan sona geçebilmek de mümkünmüş ama biz turdan ayrılmamak için deneyemedik; zira bir kaç saat alıyormuş.
|
İşte o atlar :) |
Vinales'de bizi en çok etkileyen yer Cueve del Indio yani Kızılderili Mağarası oldu. Burası bir yer altı nehri ve teknelerle bu mağarada yolculuk yaparak; küçük bir şelaleye bağlanan ağzından dışarı çıkıyorsunuz. Yemek yediğimiz yere de buradan çıktıktan sonra yürüyerek gittik. Nehrin adı San Vicente'ymiş ve mağara da 1920'de bölgede yaşayan bir çiftçi tarafından keşfedilmiş. Mağara kısa olsa da içerideki hayvan şeklindeki kayalar ilginç. Mağaranın girişinde, mağaraya da adını veren Küba'nın ilk yerleşimcileri olan kızılderililer ve çadırları var. Tabi bu turistik bir gösteri ama yüzyıllar önceki halini hayal etmeye teşvik ettiği için hoşuma gitti.
|
Kızılderili ve çadırı |
|
Kızılderili ve çadırı |
|
Cueve del Indio |
|
Cueve del Indio |
|
Cueve del Indio |
|
Cueve del Indio |
Vinales' in en popüler noktası, Mural de la Prehistoria. Burada bir tepenin ağaçsız yüzüne, Leovigildo Gonzalez Morillo adlı neo-caveman (Tam olarak nedir, başka bu işle iştigal eden var mı biz de anlamadık.) ustası tarafından dinozorlardan, insanlara kadar dünya tarihi resmedilmiş. Genel olarak gereğinden fazla değer verilmiş değerlendirmesine katılsak da ilgi çekici olduğu da inkar edilemez. Bol bol fotoğraf çekme isteği uyandırdığı da gerçek, İnstagramcılar kaçırmasın :).
|
Mural de la Prehistoria |
|
Mural de la Prehistoria |
Son durağımız ise buradaki tütün çiftliklerinden biri oluyor. Tabi bu klasik bir hanut turu. Devlet, üretimin %90'ını vergi olarak alıyormuş, anladığım kadarıyla burada turistlere sattıkları purolar çiftliğe ilave bir gelir sağlıyor. Çiftliğin eksantrik sahibi önünüzde puroyu sarıp bilgi veriyor. Bir yandan da çiftlik ve tütünle ilgili hikayeler anlatıyor. Tabi bunları İspanyolca anlatıyor; rehberimiz İngilizce'ye çeviriyor. Ben tütün ürünü kullanmadığım için puronun kalitesi üzerine yorum yapamayacağım ama içenler beğendi; fiyatlar da Cohiba; Romeo n Juliet' e nazaran daha düşük; o yüzden hatıra/hediyelik alışveriş için uygun bir yer.
|
Tütün tarlaları |
|
Puro yapımı için kurutulan tütün yaprakları |
|
Adını unuttuğumuz karizmatik kovboy abi |
|
Yeni edindiğim küçük arkadaşlar, gerçi bir tavşana göre epey büyük :) |
|
İnstagramlık araba da unutulmamış... |
Bu yazıyla Küba'yı tamamladık, umarım Küba ile ilgili kimsenin büyülü hayallerini yıkmamışımdır ama buraya sınırlı beklentilerle gelmek tatilden alınacak keyfi arttıracaktır bence :). Gezinin bundan sonraki yazısında; Küba'nın can dostu! A.B.D.' nin en güney eyaleti Florida' ya geçeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder