Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Eylül 2015 Cumartesi

Midilli 2015 - 3





Mitilini, adanın başkenti; bizdeki Midilli adının da geldiği kelime. Zaten Yunanlılar adanın tamamı için Midilli ya da Mitilini değil Lesbos (Lesvos) diyorlar. Bu kelime de çağrışım da yapacağı üzere lezbiyen kelimesinin çıkış noktasını oluşturuyor zira burası lezbiyenliğin doğduğu topraklar (Eyyy Midilli...).

Midilli Kalesi, Agios Therapontas Kilisesi, Yeni Cami gibi pek çok tarihi yapı da burada bulunuyor. Adanın en ünlü ve turistik caddesi olan Ermou Caddesi üzerinde bu tarihi yapıların bazılarını görmek mümkün.

Yeni Cami, adıyla tezat oluştaracak şekilde harap durumda olsa da adını adada inşa edilen camilerin sonuncusu olmasından (1825) alıyor. Aynı zamanda adanın en büyük cami. Günümüzde yıkık olan minaresi o dönemki kilise çanlarından daha yüksekmiş.

Yeni Cami


Agios Therapontas Kilisesi de yine Ermou üzerinde, yeni caminin hemen karşı çarprazında bulunuyor. Yapımı 1800' lerin başında başlasa da açılması 1935 yılını buluyor. Midilli ünlü mimar Argyris Adalis' in inşa ettiği kilisede Rönesans etkileri hissediliyor.

Agios Therapontas Kilisesi

Agios Therapontas' ın biraz ilerisinde ise karşımıza adadaki en eski bazilika olan (1706) Agios Athanasios Metropolit Kilisesi çıkıyor. Kilisenin dışındaki çan kulesi kızıl dikdörtgen taşla inşa edilmiş, Osmanlı döneminde getirilen yasak nedeniyle Yeni Cami' nin minaresinden daha kısa tutulmuş.

Agios Athanasios Metropolit Kilisesi

Yeme içmeye geçersek, Mitilini' de deniz kenarında bulunan Refenes yine adada en memnun kaldığımız restaurantlardan oldu. Sıralama yaparsam Aegean’ dan sonra 2. liğe koyarım. Burada da menünün önemli bir kısmını yedik. J Ladotirisi lezzetliydi. Kabak çiçeği dolması da fazla yağ içirmeden iyi yapılmıştı. Izgara ahtapotun dışı çıtır çıtırken ısırınca suyunun aktığını hissedebiliyordunuz. Zaten kolların kallavi boyutundan, masaya Tarkan filmindeki ahtapot gelmiş havası veriyordu. J Sübyeyi daha önce denemediğim için karşılaştırma yapamıyorum ama füme uskumru gastronomik açıdan üst düzeydi. Bu arada genel olarak çoğu restaurant da bir kaç çeşit ve lezzetli ekmek geliyordu. Bizdeki gibi kof ekmeğe ise hiç rastlamadık; hepsinin kendine has bir karakteri vardı.

Greek salad & füme uskumru

Kızartma ladotiri peyniri

Kabak çiçeği dolması

Sübye

Ahtapot (bkz. Tarkan - Viking Kanı) :)


Plomari, adanın güneyinde yer alan Mitilini' ye 42 km mesafede adanın yine Mitilini' den sonra en büyük sanayi, ticari ve üretim merkezi. Muhteşem dağ manzaraları, zengin bitki örtüsü ve altın sahilleri de burayı adanın en güzel bölgelerinden biri yapıyor. Her yıl Ağustos ayı başında marinada da iki gün süren "Geleneksel Uzo Kültürü" festivali düzenleniyor. Biz Ağustos sonu gitmiş olduğumuz için maalesef festivale katılamadık.

Plomari Marina

Plomari' nin 2 km doğusunda yer alan Agios Isidoros, Yunanistan' ın en güzel 7. plajı kabul ediliyor. Gerçekten de enfes deniziyle  bizim de adada en sevdiğimiz yer oldu.

Agios Isidoros

Melinda (Melinta)  Plomari' nin 6 km batısında yer alan, el değmemiş bir doğaya sahip bir deniz köyü. Sahildeki 10 metre yüksekliğinde, 20 metre çapında tek parçadan oluşan kaya buranın doğal bir anıtı olmuş. Melinda adı da bekçi anlamında gelen Latince "milicia" kelimesinden geliyor.

Melinda

Melinda

Plomari’ de ilk akşam, yemek için aslında farklı bir restauranta (To Ammoudeli) gidecektik fakat buraya gelmeden hemen önce Mama Katerina dikkatimizi çekti. Diğer restauranta nazaran çok daha dolu olması sebebiyle karar değiştirip burada yemeyi tercih ettik. Burası Plomari’ nin merkezinin bir kaç yüz metre batısında, deniz kenarı bir yamaç üzerinde konumlanmış bir mekan. Haliyle manzarası da etkileyici. Burada yine deniz ürünleri ağırlıklı bir seçim yaptık. Bütün balıklar günlük olarak geliyor. Zaten balık tercihi için sahibi hanımefendi bizi mutfağa davet etti, orada balık tepsisinden seçimimizi yaptık. Benim seçtiğim mercan, 300 gr civarında tam bir porsiyonluktu. Izgara taze mercan haliyle lezzeyliydi zaten özel bir muameleye ihtiyacı yoktu. Yalnız eşimin sipariş ettiği barbunlar (Yunancası da barbunya) Türkiye’ de son dönemde görmediğimiz kadar büyük olmasına rağmen üzerine sürülen sos balığın lezzetine varmayı biraz engelliyordu. Bize sorulmadan soslu gelmesini yadırgadık; eminim sade olarak çok daha lezzetli olurdu. Ahtapot bütün adada olduğu gibi iyi işlenmişti; kalamarlar da yine dondurulmuş eşek kalamarı değil o yüzden de çok lezzetliydi. Kabak çiçeği dolmasını da çok beğendik.

Mama Katerina Taverna' dan manzara

Patron ve balıklar :)

Yunanistan’ da sevdiğim şey, uzo içecekseniz çoğu mekanda 10 civarı çeşit oluyor, size belirli bir markayı dayatmıyorlar. Ama bira konusunda her yerde harcı alem Yunan ve Hollanda lagerleri vardı. Molivos’ da gittiğimiz bir barda karşımıza çıkan Duvel dışında keyifle içilecek bir ale görmemiştik. Ta ki Plomari merkezde emBerries adlı mekanla karşılaşana kadar. Burası aslında sade bir cafe bar ama yerel biralar hatta lokal bir IPA bile bulunuyordu. Bu sayede Midilli gezimizi de yerel ve iyi bir bira tatmadan noktalamamış oldu. J


Voreia IPA


Barbayannis dünyanın ilk uzo üreticisi, fabrikası da hala Plomari’ de. Fabrikanın yanında ilk üretim malzemelerini, üretimden bugüne şişelerinin değişimini ve muhtelif bardakları görebileceğiniz küçük bir müzesi de var. Müzeye giriş ücretsiz olmasına rağmen, personel sorularınızı cevaplamak için istekli. Müze deyince çok büyük bir yer hayal etmeyin gerçi; yarım saat ayırmanız yeterli olur.

Barbayannis Uzo Müzesi

Barbayannis Uzo Müzesi

Barbayannis Uzo Müzesi

Adadaki son akşam yemeğimizi, Sunset Taverna’ da yiyoruz. Burası bloglarda çok beğenilen, Plomari’ nin 2 km doğusunda, Agios Isidoros’ un hemen iç tarafında deniz manzaralı bir restaurant. Mekan çok küçük olmamasına rağmen personel çok az. Yine de hizmette bir aksama yok. Mekanın sahibi uzun yıllar yurt dışında yaşamış, İsviçre’ de okumuş bir kaç sene önce de Midilli’ ye dönüp bu restaurantı açmış. Şimdi de hem garsonluk yapıyor, oradan mangalın başında geçip etleri çeviriyor, kokteylleri hazırlayıp; salatayı yapıyor. J Yine deniz ürünlerine doyduğumuz bir gün olduğu için burada kırmızı et tercih ediyoruz. Açıkçası mekanı sevmemize rağmen koyun eti bize ağır geldi. Güveçte et lezzetliydi ama porsiyonu biraz küçüktü. Pirzola ise kokuyordu; belki dana yerine koyun tercih edenler memnun kalabilirler. İçki olarak uzo yerine house wine tercih ediyoruz, litresi 7 EUR olmasına rağmen çok lezzetliydi. Mezeyi fazla abartmayıp bir kaç çeşitle geçiştirdik. Hesap da adam başı 16 EUR geldi.

Sunset Taverna

Güveç

Pirzola

Son söz olarak Midilli’ ye gitmeden önce okumanıza tavsiye edebileceğim bir kitap var; Ş. Levent Deniz ve Işıl Büyükkal' ın yazdığı Midilli - Ege' nin Huzur Köşesi. Adanın tarihinden, festivallerine kadar  Midilli ile ilgili genel kültür sahibi olabileceğiniz; adayı bölge bölge  tanıyabileceğiniz özenle hazırlanmış bir eser.
http://www.dr.com.tr/Kitap/Midilli-Egenin-Huzur-Kosesi/Isil-Buyukkal/Egitim-Basvuru/Gezi/Gezi-Anlatimi/urunno=0000000651709



 Midilli hakkında 5 şey

Yemekler Yunanistan genelinde olduğu gibi çok başarılı ve fiyatlar makul. Bütün gezi boyunca tıka basa yersek bile adam başı 20 EUR civarında kaldı.

Yunanistan’ ın en büyük 3. Adası olduğu için 1 hafta boyunca yeni yerler görmek mümkün. O yüzden 1 hafta kalırsak sıkılır mıyız diye çekinmenize gerek yok.

Bütün plajlarda ücretsiz duş bulunuyor, çoğunda şezlong ve şemsiye için de ücret ödeminize gerek yok, yalnızca plajdaki büfeden alış veriş yapmanız karşılığında kullanabiliyorsunuz.

Denize girmek dışında görülebilecek ilgi çekici manastırlar ve dağ köyleri mevcut.

Yollar bozuk ama trafik veya park yeri problemi, trafik çevirmesi yok zaten bütün gezi boyunca trafik polisi de görmedik. Otoparklar da ücretsiz.





 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder