Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Şubat 2016 Perşembe

Brüksel 2015


Brüksel
 
Brüksel, iki milyona yakın nüfusuyla Belçika’ nın hem başkenti hem de en büyük şehri. AB Komsiyonu ve AB Bakanlar Konseyine’ de ev sahipliği yapıyor. Brüksel bir Flaman şehri olmasına rağmen nüfusunun %80’ inin anadilinin Fransızca olmasıyla Flaman denizinde bir Fransız adası olarak nitelendiriliyor. Yine kardeş şehirlere bakarsak, burası da Ankara ile kardeş şehir. 
 
Şehrin sembolü Manneken Pis yani İşeyen Çocuk. Kopenhag’ın sembolü olan Denizkızı’ nın boyutları 1 metre 20 cm ile hayal kırıklığı yaratıyorken; bu çocuğumuz onun dahi yarısı boyutunda; yalnızca 61 cm. İlk versiyonu 1388’ de yapılsa da günümüze ulaşan heykel 1619’ da tekrar yapılmış. Heykelin çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetler mevcut  (bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Manneken_Pis. ) Bu arada çocuğumuza Noel, şampiyonluk kutlamaları gibi günlerde farklı kıyafetler de giydiriyorlarmış.
 
 
Manneken Pis
 
Manneken Pis Anderlecht şampiyonluğunu kutluyor. (Alıntı)
 
Önemli mimari eserlerden biri 11. Yüzyılda gotik mimari anlayışıyla yapılan St. Michael & St. Gudula Katedrali. Katedral ile kilise arasında ne fark var derseniz; katedralin dini amaçla kullanılmasının yanında papaz ya da piskoposun bürokratik bir merkez olarak da kullanması. 
 
 
St. Michael & St. Gudula Katedrali
 
Galeries Royales de Saint Hubert, 170 yıllık bir kapalı çarşı. Galerinin içinde sanat eserlerini gezebilmenin yanında içindeki hediyelik dükkanlarından alışveriş de yapabilirsiniz. Hiç bir şey almayacak olsanız da sırf mimarisi için dahi görülmeye değer. 
 
Galeries Royales de Saint Hubert
 
Grote Markt ve bu meydanın bir cephesinde yer alan Hotel de Ville de Bruxelles (City Hall) görülmeye değer. 
Gezimiz boyunca en büyük  Christmasmarket de tahmin edileceği üzere Brüksel’ deydi. Grote Markt’ dan başlayıp sokaklarca devam ediyordu. 
 
Hotel de Ville de Bruxelles
 
 
Christmasmarket
Christmasmarket'ın haritası
 
Brüksel Çizgi Roma Müzesi (Centre Belge de la Bande Dessine), Brüksel’ de en eğlenceli noktalardan biri. Pazartesi kapalı olan müzer diğer günler 10:00-18:00 arasında açık. Özellikle Belçika kökenli çizgi romanlar Tenten, Red Kit (Lucky Luke) ve Şirinler’ in olduğu bölümler çok ilgi çekiyor.  
 
 
Brüksel Çizgi Roman Müzesi
 
 
 
 
 
 
1958 Dünya Fuarı için Andre Waterkey tarafından yapılan ve şehrin diğer sembolü sayılan atom modeli, Atomium’ un yanına gitmesek de önünden araçla geçerken görebildik. Bu nedenle fotoğrafını internetten alıntılıyorum. 
 
Atomium (Alıntı)
 
 
Aynı bölgede yer alan, bizim Miniaturk benzeri Mini Europe’ a ise girme gereği duymadık; daha geniş vakti olanlar belki gitmek ister. 
 
Speculaas (speculoos); spice (baharat) kökünden türemiş Belçika’ nın meşhur tarçınlı ve karamelize esmer bisküvisi. Belçika’ da bisküvinin yanında çikolatadan dondurmaya kadar pek çok ürünün içinde görmek mümkün hatta  Nutella gibi kavanozda sürülebilir şekilde de satılıyor. Lotus markası ile Türkiye’de de satılıyor.
 
Maison Dandoy ve dev speculaasları
 
1829 tarihinde kurulan Maison Dandoy adlı pastane bu bisküvileri en iyi yapan yer olarak tanınıyor. Farklı şekilve türlerde çeşitleri mevcut; isterseniz hazır paketlerden alabilir ya da arzunuza göre karışık bir kutu yaptırabilirsiniz. Brüksel’ de 6 adet şubesi mevcut. Biz bisküvilerimizi Rue au Beurre 31 adresindeki tarihi fırından aldık. Burada oturacak yer yok ama hemen yan sokaktaki Rue Charles Buls 14’ deki şubesine giderseniz burada nefis waffle lardan da tatmanız mümkün. Burada hem Brüksel hem de Liege tipi waffle servis ediliyor. Brüksel tarzı daha kabarmış, çıtır çıtır bir lezzet. Liege ise daha çok elde yenilen; bizde de Abbas’ ın waffle ını andıran bir lezzet. Biz karşılaştırmak için ikisini de sipariş ettik Brüksel waffle tartışmasız daha iyiydi. Yalnız burada sıcak çikolatanın ayrıca servis edilmeyip, ürün üzerine dökülerek gelmiş olması çıtırlığını azaltmıştı. Belki bu nedenle, biz Brugge’ da Lizzie’s Wafels’ de yediğimizi bunun bir tık üzerine koyduk. 
 
Brüksel waffle vs. Liege waffle
 
De Noordzee / La Mer du Nord taze balık ve deniz ürünleri konusunda uzmanlaşmış büyük bir büfe. Oturacak yeri olmasa da kaldırımdaki kokteyl masalarını boş görmek zor. Balık-ekmek dışında, balık çorbası, midye ve istiridye gibi çeşitler var. Tabi akla bizdeki balık-ekmek konsepti gelince; yan masada beyaz şarap eşliğinde istiridye yiyenleri görmek ilk etapta insanı şaşırtıyor. Biz buraya geldiğimizde pek aç değildik ama yine de özellikle tavsiye edilen balık çorbasını içmeden geçmedik. Kıvamı da lezzeti de son derece başarılıydı. İyi yapılmamış balık çorbalarındaki hoş olmayan koku da yoktu. Serin havada içimizi ısıtması da cabası.
 
 
Mer du Nord / Nordzee

Balık çorbası
 
 
Aksum Coffe House, Brüksel’ dekinin yanında Paris ve Londra’ da da şubeleri olan 3. Nesil bir Etiyopya kahvecisi. Kahve çeşitlerinin yanında Senegal bitki çayları, Güney Afrika şarabı ya da Etiyopya birası gibi Afrika’ya özgü farklı lezzetler de sunuyorlar. Kahve çekirdeklerinin hepsi Etiyopya kökenli olsa da harar, kebado dara, shakiso, limu, sidamo ve yirgacheffe gibi farklı türde kahve çekirdekleri arasından seçim yapabiliyorsunuz. Kahve kalitesini hissetmenin zor olduğu latte dahi farkını hissettirecek kadar iyiydi. Yalnız deneysel seçimim olan espresso ve %17 alkollü marula kreması yapılan amarula kahvesi damak tadıma hiç hitap etmedi; geleneksellikten çok fazla uzaklaşmamakta fayda var. :)
 
 
Aksum Coffee House

Latte & amarula
 
 
Ne telaffuzu ne de bakmadan yazması mümkün olmayan bir isme sahip olan Poechenellekelder, Brüksel merkezde yer alan hem Ratebeer’ da hem de Trip Advisor’ da tavsiye edilen bir bar. İsmine tezat şekilde; yer tarifi çok kolay; Brüksel’ in sembolü Manneken Pis (İşeyen Çocuk) heykelinin hemen karşısında kalıyor. Mekanda bira çeşidi gayet tatmin edici ama Brüksel merkezde bu çok fark yaratan bir özellik olarak ortaya çıkamıyor. O yüzden bu mekanda asıl fark yaratan biraz karanlık ve kasvetli olsa da orijinal dekorasyonu. Yemekler uçmuyor ama hayal kırıklığına da uğratmıyor. Özellikle gelmeye belki değmez ama Brüksel turunda yorulduğunuzda mola vermek için iyi bir durak. 
 
 
Poechenellekelder
 
Çikolata deyince, Belçika’ da bu işin zirvesi Pierre Marcolini. Oldukça pahalı olan bu çikolatacının şehirde pek çok şubesi karşımızıa çıktı. Kiloyla almak biraz bütçeyi sarsar ama biz tattığımız çikolata ve makaronlarını çok beğendik. 
 
Pierre Marcolini

Pierre Marcolini
Uçaktan iner inmez gitmemizle kronolojik olarak ilk sırada yer alsa da; yazının sonunda kendine yer bulabildi Vini, Birre, Ribelli. İŞİD’ in Paris saldırılarının hemen akabinde ve Brüksel’ de 4. Seviye terör alarmı verildiği dönemde bir bira-şarap-yemek festivaline gitmek çok akıllıca görünmese de böyle bir organizasyona da katılmış olduk. 125 şarap ve bira üreticisi ile 2300 katılımcının katıldığı bu organizasyon King Baudouin Stardyumu’ nun Büyük Resepsiyon Salonu’ ndan yapıldı ki demek bu saldırılar da olmasa stadyumun tamamını dolduracakmış katılımcılar. :)
 
Belçika bölümünün sonuna geldik, bundan sonrasında da Hollanda bölümünde Amsterdam, Utrecht ve Gouda ile devam edeceğiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder